DOLAR 32,3637 0.13%
EURO 34,9687 -0.33%
ALTIN 2.324,360,22
BITCOIN %
Ankara
16°

PARÇALI BULUTLU

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

111 okunma

Kraliçe’nin İslam dünyasıyla kurduğu ilişkiler

ABONE OL
15 Kasım 2022 08:30
0

BEĞENDİM

ABONE OL

KAMİL EŞFAK BERKİ

Sultan ve Kraliçe: sürprizlerle dolu,toplumumuzda sezgisi yaşanan fakat sahih bilgi eksikliğimiz yüzünden zamanla ezikliğe yol açan muğlaklık karşısında bizi durgun yaşamaktan kendimizi kurtaracak, akademik bilinç ürünü bir metin. Çekingenlikle yazılmadığı için, insanları aydınlatma vaadiyle kandırıp, sonuçta gene karanlıkla yüz yüze bırakan cinsten değil. Kapansın artık bu ülkede geçmişine hakaret edilen o süreç.

Buradan İngiltere’nin kendi kontrolünde saydığı ülkeler üstüne gölgesini salarak ilerlemeye engel olmak stratejisini mercek altına almak hem hak hem vazifedir. Müteveffa kraliçe II. Elizabeth, ülkemizi üç defa ziyaret ettiydi: 1960, 1971 ve 2008’de. Üç ziyaret de darbeler ertesine denk gelmemiş midir? Evet öyledir… Karşımızda duran gerçeği görmeden geçemeyiz değil mi?

AKADEMİK TEMAYÜLLER ÜZERİNE

Kuşkusuz,tarih karşısında sınırlılık, dahası: “kısıt-lı-lık” bütün ülkelerin başının derdidir. Şu anda konumuz olan “tarihteki” İngiltere de bu dertten azade sayamaz kendisini. Ama Brotton düğümleri bir bir çözmüş, bundan beş asır önce de devletlerin cevval olduğunu düşündürüyor bizi. Osmanlı’nın dış siyasetinin ne yaman olduğunu görüyoruz. Belki kötüleme elemanlarının bir kısmı kendine gelebilecektir.

Akademik dürüst bakış deyince sözü Marshall G.S. Hodgson’dan hariç tutmak olmaz. Onun Dünya Tarihini Yeniden Düşünmek adlı eseri bir çığır açmıştır. “Medeniyet İncelemelerinde Tarihsel Yöntem bölümü şöyle başlar: “Mevcut yaklaşımları olduğu gibi kabul etmekte sakınca görmeyen bir akademisyen, inceleyeceği konuların seçimini haklı göstermekten ve dolayısıyla kendi görüş açısının doğruluğunu ispatlama çabasından yakasını kurtaramaz. Böyle bir çaba, bilim adamı kimliği altında onun tutumunu ortaya koyacaktır. Şayet bu meselelerde bir fikir birliği olmuş olsaydı, bu akademisyen diğerleriyle hemfikir olurdu. Neyse ki, günümüzde tarih tetkiklerine ve İslam araştırmalarına birbirinden bütünüyle farklı bakış açıları rehberlik etmektedir.” /A.g.e.5 Medeniyet İncelemelerinde Tarihsel Yöntem/Medeniyet “incelemeler” penceresi açılınca, bir de 16.asırdaki de İngiliz devlet aklını gözden geçirmekte yarar olabilir. Acaba o yıllarda Londra’da taht iniş çıkışlarında Doğu’ya bakışta psikolojideydi sorusu.

Buckingham Fas Sultanı’yla ittifak aramış. Kudretli Osmanlı’ya da can atışları.. İlişkiler giderek hareketleniyor. İngiltere koyu bir yalnızlık içersinde.. İspanya Akdeniz’e bırakmıyor.. Günümüzde de aralarında bir Cebelitarık iddialaşması sürüp gitmektedir.

Sultan ve KraliçenJerry BrottonnÇev. Ali KarataynKoç Üniversitesi Yayınların2022n344 sayfa

AKDENİZ’E AÇILAN TÜCCARLAR

İngilizlerde “adaya hapsolmuşluk” hissi, biraz da korkusu anlaşılır bir şey. Brotton Fas’a Türkiye’ye yelken açan tacirleri didik didik incelemiş. Belli ki devlet aklı gelişkindir. Bu akılda Lordların payını hesaba katmalıyız. Lordlar Kamarası’nın bu simaları bilgili oldukları kadar entelektüel olmalarıyla bilinirler. Lordlar yazdıkları eserlerle etki sahibidirler. Bir de şu var: Londra belediye başkanının unvanı Lord Mayor olduğu Kraliçenin vefatında basında geçti.

8. asırda kral Offa zamanında basılan sikkede İslam kelime-işehadeti bulunduğu bilinir. Yeni kuşak Britanyalılar bundan haberli mi acaba?..

Protestanlık ağır basınca Devlet Roma’ya cephe alır. Yalnızlığı da göze almalarıdır bu. Hollandalılardan bir şehir satın alırlar: adına ‘yeni’ York diyeceklerdir.

TÜCCAR ELÇİLİK DE YAPIYOR

Kanuni’den sonra Sokollu gibi üstün bir sadrazam sayesinde az yanlışlık yapılıyor. Bretton; “Londra Türkleşiyor” bölümünden sonra nihayet “Sherley Ateşi”ne getiriyor vurgularını. Kalın bir esrar perdesi diyebiliriz: Elizabeth devrinin son yıllarında bir Sir Anthony Sherley çıkıyor. Yazar onun için iyi şeyler yazmamış: kötüye çıkan adı, İngiltere’nin İslâm dünyasıyla kurduğu ilişkilerle bağlantılı arzu ve tehlikelerin simgesi haline gelmiş bir şövalyedir bu Sherley.

“Kral James”in tahta çıkışı ve Sherley’in Venedik’ten kovuluşuyla birlikte yeni dönem sıkıntılı görünüyor. Yeni kral ne İranlılarda ne de Osmanlılarla ittifak kurmakla ilgileniyor. Bretton der ki: “[Sherley’in] maceraları o kadar acayipti ki Shakespeare onun hakkında bir oyun yazmaya gerek bile duymamıştı” der Brotton. Bu odak noktası onuncu bölümün finalinde; Sherley, zenginlik ve yükselme amacıyla, o da çeşitli Müslümanlar eliyle zengin olma umuduyla Doğu’ya gitmiş ama hikayenin sonunda düş kırıklığına uğrayıp yerinden yurdundan olmuş, yaban ellerde artık yurdunun neresi olduğunu bile bilmez hale gelmiş bir yabancı olup çıkmıştı.” İki asır sonra 1888’de Scott Surtees diye bir rahip kim bilir kaç rivayete yol açmış Asıl Yazar kim konusunda bir kitap da o çıkarıyor. Bakın ne: [Mezar Taşı Gün Yüzüne Çıkarılmış Stratfordon-Avonlu William Shakespeare ve Oyunların Gizli Kalmış Yazarı] O merak hep vardır fakat Sir Francis Bacon’ın yazdığı kanaati süreçte galip gelmiştir. Biz dahil bütün dünya buna inanır haldedir. Brotton ise yeni birşey atmış oluyor ortaya. Brotton’un asıl yazar adayı başka. Demin yukarıda adı geçen Anthony Sherley!? Britanya halkları alışık olabilir çeşitli iddialara belki ama Yeryüzündeki Şekspirseverler incinebilirler doğrusu. Arka planda ne karanlıklar var ki asıl yazar takma isim kullanmış, kim bilir belki de onu buna devlet adına bunu buyurmuşlar… Bir taşla iki kuş, kirli adama tertemiz bir isim: Adeta edebi değerinin üstüne bir de esrarengizlik bulutu…

Ben kendi payıma Amerikalılar William’ı kısaltıp Bill demeye bayılırlar… Neden Shakespeare’e Bill demiyorlar diye sorardım kendime. Bir gün hispanik bir Amerikalı şairin şiirinde gördüm: Bill! diye sesleniyordu şiirdeki kuş!

İSTİHBARATÇI TEMSİLCİLER ÇAĞI

İngiliz devleti kimseleri ürkütmemeye özen göstererek başladığı yükseliş devrinde azim ve kararlılığını müşahade etmemizi sağlayan bu monografinin sonunda yer alan Kaynakça da kendi önemini sergilemektedir. Elizabeth devrindeki hassasiyetlerin zaman içinde yerini salt sömürgeciliğe bıraktığını ve insancıllığın ikinci planda kaldığı, başka kavim ve ten renklerinin çok acılar çektiğinin hazin tablosu kalıyor geriye. Emperyalizmin reisliğine soyunmanın ihtirası durmuyor ve Yeni Süper Güçler insanlığı hak etmediği bir nükleer akıbete sürüklüyor dedirtiyor. Bunlar hep Batı Uygarlığı yüzünden. Ama “Kaderin de üstünde bir kader vardır” dedirten Hakikat ve Adalet çağrısı boşuna değildir. Vico’nun dediği çok anlamlıdır: İnsanlık başlangıçta şiir halinde konuşuyordu…

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP
300x250r
300x250r

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

deneme
deneme bonusudedektifdeneme bonusu veren sitelerfixbetfixbet girişmatadorbethukuk forumDijital Pazarlama Ajansımatadorbetonline itibargaziantep escort bayangaziantep bayan escorthaber
dedektif | özel dedektif | fixbet giriş